Gizem Üstündağ
Boots Riley’nin yeni Prime Video serisi ‘I’m a Virgo’, sürrealist bir hikayeyle kapitalizme odaklanıyor ve Oakland’da dolaşan 1,95 metrelik genç bir siyah adamın hayatını anlatıyor.
Dizi, “prangalarından kurtulamayan dismorfik toplum” temasını merkezine alarak ilerliyor. Cootie’nin propaganda eğilimi, sanatın ve iletişimin gücü üzerine güçlü bir zihin egzersizidir. Arkadaşı Jones, dünyayı kasıp kavuran “kapitalizm krizinin” etkileriyle mücadele eden siyahi bir aktivist olarak karşımıza çıkıyor. Jones’un kapitalizmin zararlarına karşı mücadelesi, dizi boyunca sosyal ve politik mesajları ustaca işliyor.
Oakland’daki bu iki siyahi karakter, yozlaşmış bir sistemle mücadele ederek hayatta kalmaya çalışıyor. Jharrel Jerome tarafından canlandırılan 3,95 metrelik Cootie, toplum tarafından görmezden gelinen kara cismin ironik bir tasviridir. Dizi aynı zamanda bir metaya indirgenen insanı ekonomik sistemin standartlaştırdığı yaşam standardı içinde fiziksel olarak küçülterek ince bir metafor sunuyor; bedenin sembolik anlamı, ekonomik adaletsizlik ve sistemin insanları nasıl şekillendirdiği hakkında güçlü bir mesaj taşır.
Dizi stilize bir dünyada geçse de yazar/yönetmen Boots Riley, derin mesajlarını daha insani bir biçimde aktarmaya çalışıyor. Hikayede Cootie ile fast food personeli Flora arasındaki tatlı aşk ilişkisini, Felix’in derinliğini ve Scat’in dostluğunu anlatan dokunaklı anlar var. Bir kötü adam olarak görünen Walton Goggins’in canlandırdığı “Kahraman” karakteri, kendisini büyük bir kahraman olarak gören beyaz bir milyarderdir. Bir “süper kahraman” kostümü giyerek suç işlemeye çalışacağını iddia etse de, bir çizgi roman şirketinin sahibinden başka bir şey değil. Güç ve adalet kavramlarının kahramanlık motiflerinin ve bilinen kültürün ardındaki karikatürize edilmiş anlamlarını sorgulayan bu karakter, dizinin değerli eleştirel unsurlarından biri haline geliyor.
Riley, Kahraman karakteri aracılığıyla zenginliğin ve kibrin katlanılmaz varlığına karşı bir direniş başlatır. Ayrıca Boots Riley, dizinin sonunda muazzam bir anti-kapitalist manifesto ile karşımıza çıkıyor. Böylece ‘Ben Başağım’ sonlara doğru neredeyse gerçeğe adanmıştır. En unutulmaz sahnelerden biri, Jones’un tahliye edilen insanlar için bir gösteri düzenlediği sahnedir. Kahraman, protestocuları durdurmak için ortaya çıkar ve kanunları çiğneyerek protestocuları durdurmaya çalışır. Bu sahne, adalet arayışının amansız şevkinin başarılı bir alegorisi, toplumdaki güç ve adalet istikrarının nüanslı bir tasviridir.
.Başlangıçta Cootie, beyaz topluluğun endişesini harika bir şekilde yansıtan bir düzenlemeyle ailesi tarafından izole edilir. Bu durumda, Cootie’yi inançlarında tuttuklarına inanıyorlar. Ancak Cootie dışarı çıkmaya başladığında toplumda ayrımcılık ve ırkçılıkla karşı karşıya kalır. Önceki sistematik yaşamını terk ederek, Kahraman’ın ve oburlarının paha biçilmez yargılarına maruz kalır. Tüm bu deneyimler, Cootie’deki adalet ve eşitlik duygusunu pekiştiriyor.
Toplumdaki ırksal ve sosyal eşitsizlik, endeksteki değerli bahislerden biridir. Cootie, farklı vücuduyla biraz ün kazanırken, diğer iki siyah karakter pek dikkat çekmez. Birçok siyah insanın maruz kaldığı özel yeteneklerine rağmen, bu yeteneklerini topluma yardım etmek için kullanmalarına rağmen hâlâ damgalanmış durumdalar.
Yaratıcı Boots Riley, çeşitliliğe ve temsile önem vererek yapımlarda Afro-Latin oyuncuları seçmeye devam ediyor. Bu yaklaşım, toplulukların daha iyi temsil edilmesi ve çeşitlilik üzerinde olumlu bir etki yaratması açısından değerlidir. Bu tür tutumlar, televizyon ve sinema dünyasında çeşitlilik ve eşitliğe yönelik değerli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Cootie karakterinin hem bir metafor (eşitsizliği ortadan kaldırmak için kullanılan 3,95 metrelik bir dev olarak) hem de gerçek bir insan olarak işlev gördüğü dizi, arketiplere meydan okuyor. Riley’nin hikaye anlatma gücü, karakterlerin dönüşümlerini ve daha iyi bir gelecek için yanan kalplerini anlamlı bir şekilde yansıtma becerisinde yatmaktadır. ‘Ben Başak’ım’ anlamlı mesajlarla dolu güçlü bir ses olarak uzun süre kulaklarda çınlıyor gibi.
